Ege Üniversitesi(EÜ) Eczacılık Fakültesi tarafından “Cumhuriyet ve Atatürk” günleri etkinlikleri kapsamında “Sağlığın Yüzyılı: Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Sağlık Politikaları ve Sağlık Örgütlenmesinin Kısa Tarihçesi” adlı konferans gerçekleşti. EÜ Eczacılık Fakültesi Konferans Salonunda yapılan etkinliğe, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Eser konuşmacı olarak katıldı. Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hande Gürer Orhan’ın yanı sıra akademisyen ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte, Cumhuriyet dönemindeki sağlık politikaları 4 dönem şeklinde irdelenerek anlatıldı.
Konferansta konuşan Prof. Dr. Hande Gürer Orhan, “Bugün burada ilk paydaşımız olan sağlık grupları arasındaki hekimler grubundan bir halk sağlıkçısı gözünden Cumhuriyet kazanımlarını bir arada değerlendirmek bizim için önemlidir. Ayrıca, gerçekten bir bilim insanı ve uzman olarak, her dönemin artılarını ve eksilerini, neleri kazandırdıklarını objektif bir şekilde ortaya koymaları takdire şayandır. Çünkü tarihten ders almadığımız sürece aynı hataları tekrar etme veya yanlışa düşme riskimiz artar. Prof. Dr. Erhan Eser hocamızın paylaştıklarıyla, her dönemin artılarını ve eksilerini görme fırsatımız oldu. Hocamıza ve katılım gösteren herkese teşekkür ederim” diye konuştu
“Kuruluş yılları ve Dr. Refik Saydam’ın koruyucu hekimlik modeli”
Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlık tarihini dört döneme ayırarak inceleyen Prof. Dr. Erhan Eser, “ İlk dönem olan Refik Saydam devrinde, savaş sonrası koşullarda salgın hastalıklar ve yüksek anne ölümleri gibi ağır şartlar hüküm sürüyordu. Buna rağmen, Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasından sadece 10 gün sonra ‘Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’ tesis edildi. İlk Sağlık Bakanı Refik Saydam, tedavi hizmetlerini belediyelere devrederek tüm odağını koruyucu hekimliğe ve sıtma gibi salgınlarla mücadeleye verdi. Bu mücadelenin asıl kahramanları, at sırtında köy köy dolaşan fedakâr sağlık memurlarıydı. Dönemin ihtiyaçlarına göre cüzam ve frengi gibi hastalıklar için özel sağlık personeli yetiştirilirken, doktorun olmadığı yerlerde eczacılar hayati bir rol üstlendi. Her hastalık için ayrı birimler kuran dikey bir örgütlenme modeli benimsenmiş ve kırsal kesimdeki zorunlu hizmet uygulaması da bu dönemde başlamıştı” dedi
“Behçet Uz döneminde kurumsallaşma ve planlama hamleleri”
Prof. Dr. Erhan Eser, “İkinci dönem, hem İnönü hem de Menderes hükümetlerinde görev yapan Behçet Uz tarafından şekillendirildi. Bu devirde, günümüzde dahi geçerliliğini koruyan ‘Umum Hıfzıssıhha Kanunu’ gibi temel yasalar çıkarıldı ve aşı-ilaç denetimini yapan ‘Hıfzıssıhha Enstitüsü’ kuruldu. Uz, her kırk köye bir sağlık merkezi kurma projesini hayata geçirirken, ‘Milli Sağlık Planı’ ile Türkiye’yi sağlık bölgelerine ayırarak çok sayıda tıp fakültesinin de temelini attı. İkinci Dünya Savaşı’nın zorlu koşullarında yeniden baş gösteren salgınlarla mücadele edildi. Bir verem uzmanı olan Behçet Uz, bu hastalığı bir ‘fakir hastalığı’ olarak görerek ‘Verem Savaşı Kanunu’nu çıkardı. Ayrıca, 1945’te ‘İşçi Sağlığı Sigortaları’nı kurarak Türkiye’deki ilk sosyal güvence sisteminin temellerini attı, Özel İdare hastanelerini devletleştirdi ve meslek örgütlerine yasal bir statü kazandırdı” diye konuştu
“Nusret Fişek zamanında devrim niteliğindeki sosyalleştirme yasası”
Prof. Dr. Erhan Eser, “1960 ihtilalinin ardından başlayan üçüncü döneme, Nusret Fişek’in devrim niteliğindeki ‘Sosyalleştirme Yasası’ damgasını vurdu. Fişek, meclis dağılmadan hemen önce, o dönemde yeterli destek görmemesine rağmen bu yasayı geçirerek koruyucu ve tedavi edici hizmetleri birleştiren çağdaş bir yatay sağlık modeli kurmayı başardı. Sistemin temelini, birkaç bin nüfusa bir ebenin düştüğü sağlık evleri ve bunlara bağlı sağlık ocakları oluşturuyordu. Bu modelin pilot bölgelerde bebek ölüm hızını on kat düşürmesi büyük bir başarı olsa da, bürokrasinin direnci ve halkın koruyucu hizmetler yerine hastane talep etmesi nedeniyle tüm ülkeye yayılması 1983’ü buldu. Bu dönemde, elektriksiz dağ köylerine hekim bulma sorunu ve 1982’de gelen zorunlu hizmet yasasıyla hekimlerin yaşadığı zorluklar öne çıktı” dedi.
“Performans sistemi ve günümüz sağlık politikaları”
Prof. Dr. Erhan Eser, “Dördüncü ve son dönem, ‘Recep Akdağ dönemi’ olarak nitelendirilmekte olup, temel özellikleri performansa dayalı ödeme sistemi ve sözleşmeli personel uygulamasıdır. Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin tek çatı altında toplanması olumlu bir adım olarak görülse de, primli Genel Sağlık Sigortası’nın ‘çifte vergilendirme’ yarattığı ve halkın sağlık harcamalarının önemli bir kısmını hâlâ cebinden ödediği eleştirisi getiriliyor. Bu modelde, kişiye yönelik hizmetler Aile Hekimliğine, toplumsal görevler ise İlçe Sağlık Müdürlüklerine bırakılarak hizmetler bölünmüştür. ” diye konuştu.
Konferans, katılımcıların sorularının cevaplanmasının ardından son buldu.
