Prof. Dr. Şimşek, “1970’lerde yılda yaklaşık 100 afet kaydedilirken, son 20 yılda bu sayı 400’e ulaştı. Afet eğitimi, yalnızca ‘kriz anında ne yapılmalı’ yaklaşımıyla sınırlı kalmamalı; bireylerin ve kurumların travmatik stres koşulları altında bile etkili bir şekilde hareket edebilme kapasitelerine odaklanmalıdır” dedi.
Travmanın biyopsikososyal etkisine dikkat
Afetlerin yalnızca fiziksel hasar yaratmadığını, toplumun güven, kontrol ve dayanıklılık duygularını da derinden etkilediğini belirten Şimşek, eğitim içeriklerinin korku temelli değil, güven, dayanıklılık ve öz yeterlilik odaklı olması gerektiğini söyledi. Riskin büyüklüğünü anlamak, afet sırasında ortaya çıkan davranışları bilmek, doğru tepki vermek ve yeniden travmatizasyondan kaçınmak eğitimlerin temel amacı olmalı.
Travmanın bireysel ve kurumsal etkileri sahada gözlendi
İstanbul Bilgi Üniversitesi Lisansüstü Program Enstitüsü Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisans Programı tarafından yapılan saha araştırmaları, 6 Şubat depremleri sonrasında afetin ilk günlerinde yaşanan güvensizlik, kontrol kaybı ve çaresizliğin yalnızca bireyleri değil, kurumlar arası koordinasyonu da olumsuz etkilediğini ortaya koydu. Prof. Dr. Şimşek, “Farklı kurumlar eşzamanlı fakat kopuk biçimde hareket etti, korku ve belirsizlik ortamı iletişimi ve işbirliğini zayıflattı. Bu bulgular, travmanın örgütsel düzeydeki etkilerini bilmenin ve eğitimlere dahil etmenin afet yönetimi için kritik olduğunu gösteriyor” dedi.
Korku yerine ‘öğrenilmiş güven’ modeli
Şimşek, afet eğitimlerinin travma bilgisiyle yeniden şekillendirilmesi gerektiğini belirtti: “Korku temelli mesajlar uzun vadeli hazırlık davranışlarını azaltıyor. Bireyler bilgi ve beceriye sahip olduklarına inandıklarında hazırlık davranışları kalıcı hale geliyor. Travma bilgili afet eğitimi, sadece ne yapılacağını öğretmekle kalmayıp, bireylerin bunu yapabileceklerine olan inançlarını da desteklemeli.”
Prof. Dr. Şimşek ayrıca, eğitimlerde tetikleyici uyaranlardan, tehdit edici dilden ve yeniden yaşantılama riski taşıyan uygulamalardan kaçınılması gerektiğini vurguladı: “Nitel çalışmalar, afet sahasında görev yapan personel ve hizmet alan bireylerin yeniden travmatizasyona açık olduğunu gösteriyor. Bu nedenle eğitimler, uzman kişiler tarafından kültürel olarak duyarlı bir şekilde yürütülmelidir.”
